İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor

Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi, İstiklal Marşı'nın yazarı, milletvekili, şair ve mütefekkir Mehmet Akif Ersoy, vefatının 85. yılında rahmetle anılıyor...

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor
27 Aralık 2021 - 11:37

İstiklâl marşımızı yazarı, 'Milli Şair','istiklâl Şairi', 'Kur'an Şairi', 'Vatan Şairi' olarak anılan Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının üzerinden 85 yıl geçti. Peki Mehmet Âkif Ersoy kimdir?

Kosova'nın Suşitsa köyünden İstanbul'a göç etmiş bir ailenin oğlu olan Ersoy, Fatih'te 20 Aralık 1873'te dünyaya geldi.

İstanbul Fatih’te Sarıgüzel’de doğdu. Babası, küçük yaşta tahsil için Arnavutluk’un İpek kazası Şuşisa köyünden İstanbul’a gelmiş, “temiz” mânasına gelen adının önüne temizlik ve titizliği dolayısıyla ayrıca “Temiz” sıfatı eklenerek anılan, Fâtih Medresesi müderrislerinden Mehmed Tâhir Efendi, annesi aslen Buharalı olup Tokat’a yerleşmiş bir aileden Emine Şerîfe Hanım’dır.

EĞİTİM HAYATI

Emîr Buhârî mahalle mektebinde ilk öğrenimine başlayan Âkif, burada iki yıl okuduktan sonra Fâtih Muvakkithânesi’nin yanındaki ibtidâî mektebine yazıldı (1879). Safahat’ta,“Hem babam hem hocamdır, ne biliyorsam kendisinden öğrendim.” diyerek tanıttığı babası, o yıl kendisine Arapça öğretmeye başlamıştı.

Aynı zamanda Mühürdar Emin Paşa’nın oğulları İbnülemin Mahmud Kemal ve Ahmed Tevfik’in özel hocaları olan Tâhir Efendi, derslerini yazın Emin Paşa’nın Yakacık’taki köşkünde sürdürmekteydi.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #1

Ailece köşkün bir dairesinde kaldıklarından Âkif de bir taraftan bu derslere katılmakta, diğer taraftan iki kardeşle arkadaşlık yapmakta ve kardeşlerin büyüğü Mahmud Kemal ile birlikte manzumeler yazmaya çalışmaktaydı.

Fâtih Merkez Rüşdiyesi’nden mezun olan Mehmed Âkif (1885), Mülkiye Mektebi’nin idâdî kısmına yazıldı. Edebiyat hocalığını Muallim Nâci’nin yaptığı bu okulun üç yıllık ilk dönemini tamamlayıp, yüksek kısmının birinci sınıfında okurken babasının vefatı üzerine (1888) daha kısa yoldan meslek sahibi olarak hayata atılmak için o sırada yeni açılmış olan Mülkiye Baytar Mektebi’ne girdi (1889).

Babasını verem hastalığı nedeniyle 1888'de kaybeden Ersoy, ertesi yıl büyük Fatih yangınında evleri yok olunca ailesiyle maddi açıdan zor durumda kaldı.

Usta şair Ersoy, öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak istediği için Mülkiye İdadisi'ni bıraktı. Yeni açılan veteriner yüksekokulunda "Ziraat ve Baytar Mektebi"ne başlayan Ersoy, 1893'te baytarlık bölümünü birincilikle bitirdi.

Okul yıllarında spora da ilgi gösteren Ersoy, başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı.

İLK ESERİ 1893'TE YAYINLANDI

Eğitim hayatının son iki senesinde şiire ilgi duymaya başlayan Ersoy, Divan edebiyatına merak sardı ve okuduğu eserlerin etkisiyle arkadaşlarına manzum mektup denemeleri kaleme aldı.

Mehmet Akif Ersoy'un, daha sonra çeşitli gazete ve dergilerde şiirleri yayımladı. Bilinen ilk matbu eseri ise "Hazine-i Fünun" mecmuasında 1893'te yayınlanan bir gazel oldu.

"Tophane-i Amire" veznedarı Mehmet Emin Bey'in kızı İsmet Hanım'la 1898'de evlenen ve 3 kız, 3 erkek çocuğu olan Ersoy'un oğullarından biri, henüz 1,5 yaşındayken vefat etti.

Şiir yazarak ve öğretmenlik yaparak edebiyat alanındaki çalışmalarına devam eden Ersoy'un neşriyat dünyasına girişi, daha çok 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla başladı.

Ersoy, arkadaşları Eşref Edip ve Ebül'ula Mardin'in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908'de yayınlanan "Sırat-ı Müstakim" dergisinin başyazarı oldu.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #2

MEMURİYET HAYATI

Mezuniyetinin ardından Ziraat Nezâreti Umûr-ı Baytariyye ve Islâh-ı Hayvânât umum müfettiş muavinliğiyle memuriyet hayatına başladı. Görev yeri İstanbul olmakla birlikte önce Edirne’de, daha sonra Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli bölgelerinde dolaşarak bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla ilgili çalışmalar yaptı.

Bir ara ordunun ihtiyacını karşılamak için gerekli alımları yapmak üzere Şam ve civarında dolaştı. Bu seyahatlerde köylüyü de yakından tanıma imkânını elde eden, halkın dert ve meseleleri hakkında doğrudan bilgi sahibi olan Mehmed Âkif’in tesbit ve tahlilleri şiirlerine realist ve canlı tablolar halinde aksetmiş, çözüm tekliflerinin isabetli olmasını sağlamıştır.

Sekiz-on yaşlarında iken başladığı ve zaman zaman ara verdiği hafızlığını da kendi kendine çalışarak bu sıralarda tamamladı. İstanbul’da bulunduğu yıllarda memuriyeti yanında Halkalı Ziraat Mektebi ile (1906) Çiftlik Makinist Mektebi’nde (1907) kitâbet-i resmiyye hocalığı yaptı.

II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Ebül‘ulâ Zeynelâbidîn (Ebül‘ulâ Mardin) ve Eşref Edip’le (Fergan) birlikte devrin ilim ve fikir hayatında önemli yeri ve tesiri olan, hemen hemen bütün şiir ve yazılarının çıkacağı Sırât-ı Müstakîm mecmuasını başyazarlığını da yaparak yayınlamaya başladı (27 Ağustos 1908).

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #3

Aynı yıl İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Şubesi’nde Osmanlı edebiyatı müderrisliğine tayin edildi.

Dönemin aydınları arasında Arapça’yı en iyi bilenlerden olan Âkif, bir taraftan da İttihat ve Terakkî’nin Şehzadebaşı Kulübü’nde cemiyetin Hey’et-i İlmiyye üyesi olarak Muʿallaḳāt ve Lâmiyyetü’l-ʿArab gibi eserleri okutup Arap edebiyatı ve tercüme usulü dersleri verdi.

Dârüledeb adlı bir özel okulda da fahrî hocalık yaptı. Baytar Mekteb-i Âlîsi Me’zûnîni Cemiyeti başkanlığında bulundu (1910). Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi’nde Türkçe-edebiyat muallimi oldu (1914).

Mehmed Âkif, Balkan Savaşı sırasında kurulan ve ileriki yıllarda Millî Mücadele’nin teşkilâtlanmasında önemli rol alacak olan Müdâfaa-i Milliyye Cemiyeti’ne bağlı Hey’et-i Tenvîriyye’ye (Hey’et-i İrşâdiyye) katıldı.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #4

Burada halkı edebiyat yoluyla uyandırmak ve aydınlatmak için Abdülhak Hâmid, Recâizâde Mahmud Ekrem, Süleyman Nazif, Hüseyin Cahit (Yalçın), Mehmed Emin, Abdülaziz Çâvîş, Cenab Şahabeddin ve Hüseyin Kâzım Kadri’yle beraber heyetin kâtib-i umûmîsi olarak çalıştı.

Süleyman Nazif, bu çalışmalar es-nasında heyetin başkanı olan Recâizâde’nin, Âkif’in sanatını ve seciyesini takdir ederek ona milletin millî bir destana ihtiyacı bulunduğunu, bunu ise ancak kendisinin yazabileceğini söylediğini nakletmektedir.

Nitekim Mehmed Âkif, Balkan savaşları sonunda memleketin içine düştüğü vahim durum karşısında yeise düşmemek, birlikten ayrılmamak ve orduya yardım gibi konularda Fatih, Beyazıt ve Süleymaniye camilerinde metinlerini bu sırada adı Sebîlürreşâd olarak değişen dergisinde yayımladığı vaazlar vermiş ve Hakkın Sesleri’ndeki şiirleri yazmıştır.

Haksızlıklara tahammül edemeyen şair, müdürünün haksız yere vazifesinden alınması üzerine memuriyetten istifa etti (11 Mayıs 1913).

Bu yılın sonunda, İttihat ve Terakkî’nin merkez-i umûmî üyesi olan, aynı zamanda şiir ve yazılarıyla İttihatçılar’ın fikir babası sayılan Ziya Gökalp’in ileri sürdüğü kavmiyetçi düşüncelere ve aynı merkeze bağlı yazar ve aydınların din karşıtı yayınlarına karşı çıkmasının hükümet tarafından tasvip edilmediğinin bildirilmesi üzerine İstanbul Dârülfünunu’ndaki görevinden de ayrılmak zorunda kaldı.

Çıkarmakta olduğu Sebîlürreşâd da aynı sebeplerle İttihatçı hükümetler tarafından birkaç kere kapatılmıştır.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #5

BÜTÜN ŞİİRLERİNİ SAFÂHAT'TA TOPLADI

Şiirlerini 7 kitaptan oluşan "Safahat" adlı eserinde toplayan Ersoy, 1911'de yazdığı ilk bölümde Osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini, 1912'de yazdığı "Süleymaniye Kürsüsünde" adlı ikinci kitapta da Osmanlı aydınlarını anlattı. "Halkın Sesleri" adlı üçüncü bölümü 1913'te kaleme alan Ersoy, "Fatih Kürsüsünde" isimli eserini ise 1914'te yazdı.

Ersoy, 1917 tarihli "Hatıralar" ile Birinci Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli "Asım"ın ardından 7. bölüm olan "Gölgeler"i 1933'te tamamladı.

Yoğun ısrarlar sonucu Kur'an-ı Kerim'i Türkçe'ye tercüme etmeyi kabul eden Ersoy, 6-7 sene üzerinde çalışmasına rağmen sonuçtan memnun kalmayarak imzaladığı anlaşmayı feshetti.

Mehmet Akif Ersoy, Türk milletine armağan ettiği için İstiklal Marşı'nı, "Safahat" isimli eserine koymadı.

Vefatının ardından "Safahat" eserini Ömer Ziya Doğrul ve M. Ertuğrul Düzdağ yeniden bastı. Ersoy'un, "Kur'an'dan Ayet ve Hadisler" ile "Mehmet Akif Ersoy'un Makaleleri" adlı çalışmaları da hayatını kaybettikten sonra okuyucuyla buluştu.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #6

BURDUR MİLLETVEKİLLİĞİ

Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisi'ne seçilen Ersoy, 1921'de Ankara Taceddin Dergahı'na yerleşti.

Büyük Millet Meclisi Reisi’nin teklifi üzerine Burdur mebusu seçildi (5 Haziran 1920). Haberi olmadan en yüksek oyu alarak Biga’dan da seçilmesine rağmen daha önce Burdur mebusluğunu kabul ettiğinden mecliste bu sıfatla bulundu. Zaman zaman Eskişehir, Burdur, Sandıklı, Dinar, Afyon, Antalya, Konya, Kastamonu gibi şehirlerde halka ve diğer bazı mebuslarla beraber cephelerde askerlere hitaben Millî Mücadele’yi teşvik eden konuşma ve vaazlarını sürdürdü.

Bunların en önemlisi meclis kararıyla gittiği Kastamonu’da Nasrullah Camii’ndeki ünlü vaazıdır. Bu vaaz, son derece ihatalı bir bakışla dünyanın siyasî vaziyetini tahlil edip Sevr Antlaşması’nın bizim için nasıl bir felâket olacağını izah eden, onu yırtıp atmayı ve Batılı sömürgecilerin karşısına iman ve silâhla dikilmeyi hayatî bir mecburiyet olarak telkin edip Millî Mücadele’yi büyük bir heyecanla teşvik eden önemli bir belgedir.

Bu vaaz ve diğer konuşmalar, Âkif’in İstanbul’dan ayrılırken arkasından gelmesini söylediği Eşref Edib’in İstanbul’da tekrar çıkardığı (25 Kasım) Sebîlürreşâd’ın üç sayısıyla (sy. 464-466) Ankara’da neşredilen (3 Şubat 1921) ilk sayısında yayımlanmıştır. Ayrıca bu sayılar ve risâle haline getirilen vaazlar birkaç defa basılarak Anadolu’nun her tarafına ve cephelere dağıtılmıştır.

İSTİKLÂL MARŞI

İstiklal Marşı yarışmasına 500 lira ödül verileceği için katılmayan şair, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası ve arkadaşı Hasan Basri Bey'in teşvikiyle kalemi eline aldı ve yazmaya başladı.

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye'de yayınlandı. Hamdullah Suphi Bey'in Meclis'te okuduğunda ayakta alkışlanan İstiklal Marşı, 12 Mart 1921'de "Milli Marş" olarak kabul edildi. Ersoy, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #7

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır'da yaşayan ve orada Türkçe dersleri veren Ersoy, 17 Haziran 1936'da tedavi için İstanbul'a döndü.

KUR'AN ÇALIŞMALARI

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe müzakereleri sırasında alınan bir karar üzerine (21 Şubat 1925) Diyanet İşleri Reisliği, Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiri için Elmalılı Muhammed Hamdi’ye, tercümesi için de Mehmed Âkif’e teklifte bulundu.

Âkif, yapılacak çalışmanın dinî ve ilmî sorumluluğunu düşünerek uzun bir tereddütten sonra tercüme yerine meâl denilmesi ve Elmalılı M. Hamdi’nin hazırlayacağı tefsirle birlikte basılması şartıyla teklifi kabul etti. 1926-1929 yılları arasında yoğun bir mesai sarfedip, tercümeyi bitirdiyse de vefatına kadar üzerinde çalışmaya devam etti. Ancak ezanın kanun zoruyla Türkçe okutulduğu o yıllarda namazların da devlet zoruyla Kur’an’ın Türkçe tercümesiyle kıldırılacağı endişesini taşıdığından yaptığı anlaşmayı feshedip, avans olarak aldığı bir miktar parayı geri verdi ve çalışmasını teslim etmedi.

Âkif’in, hastalanarak Mısır’dan Türkiye’ye geldiği sırada geri dönmediği takdirde tercümenin yakılmasını vasiyet ettiği ve yıllar sonra (1961) vasiyetin Kahire’de yerine getirildiği anlaşılmaktadır.

Mehmed Âkif’in Mısır yıllarında Kur’an meâlinden sonraki en önemli meşguliyeti, Kahire’deki el-Câmiatü’l-Mısriyye’nin Edebiyat Fakültesi’nde Türk dili ve edebiyatı dersleri vermesi oldu (1929-1936). On yıldan fazla süren Mısır dönemi geçim sıkıntısı yanında eşinin müzmin bir asabî rahatsızlığa müptelâ olması, başıboş kalan çocuklarını arzu ettiği gibi yetiştirememesi, vatan hasreti, İslâm âleminin perişan halinin kendisinde doğurduğu büyük ıstıraplarla geçti.

Kahire’de bulunduğu yıllarda Mehmed Âkif, kendisini daima himaye eden Abbas Halim Paşa ile ailesi ve orada tahsilde bulunan Türk talebelerle teselli bulmaya çalıştı. Abdülvehhâb Azzâm gibi Mısırlı ilim ve fikir adamlarıyla dostluklar kurdu. Bu arada 1933 yılı sonlarında Safahat’ın yedinci ve son kitabı olan Gölgeler’i Kahire’de bastırdı.

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy anılıyor #8

VEFATI

Mısır'dan hasta ve yorgun olarak dönen ve Abbas Halim Paşa'ya ait Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nın dördüncü katındaki dairede kalan Ersoy, 27 Aralık 1936'da hayata gözlerini yumdu.

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği kabri, Edirnekapı Şehitliği'nde bulunuyor.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında "2018 Yılı Vefa Ödülü"ne layık görülen Akif, "vatan şairi" ve "milli şair" olarak da Türk insanının kalbindeki yerini koruyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum