KAMALAK : Vatandaşlıktan Önce, Suriye'nin

Prof. Dr. Mustafa Kamalak, haftalık olağan basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Vatandaşlıktan Önce, Suriye’nin Toprak Bütünlüğünü Temin Etmek Gerekir

KAMALAK : Vatandaşlıktan Önce, Suriye'nin
14 Temmuz 2016 - 04:17 - Güncelleme: 14 Temmuz 2016 - 04:25

Saadet Partisi Genel Başkanı Yaptığı Basın Toplantısında Şöyle Konuştu.

Değerli basın mensupları ve televizyonları başında bizleri misafir eden Aziz Milletim,

Altı yıl öncesine şöyle bir bakalım:

Ne güzel günlerdi, o günler!

Türkiye ile Suriye arasındaki vize uygulaması kaldırılmış. Suriyeliler, örneğin, traş olmak veya baklava yemek için Gaziantep’e geliyor, Mardinli yahut Kilis’lim, kahve içmek için Halep’e yahut Şam’a gidiyordu.

Ortaklaşa Bakanlar Kurulu toplanıyor, ortaklaşa savunma tatbikatları yapılıyordu.

Ama Amerika Başkanı Obama’nın bir cümlesiyle her şey birden değişti.

Diyordu ki Obama: “Esad yürüyen bir ölüdür. En kısa zamanda gidecektir!”

Ak Parti iktidarı, Obama’nın bu cümlesinin uygulamaya konulacağını zannetti ve hemen harekete geçti. “Suriye Zaferi”  için hazırlıklara başladı. “On beş gün içinde Şam Camiinde namaz kılmanın müjdesini” verdi.

Düşünceler, söylemlerden çok daha önemliydi.

 

Buna göre “Esed, tıpkı Saddam gibi, tıpkı Kaddafi gibi gidecek, hem de en kısa zamanda gidecek, sonra Suriye’de Türkiye ile uyumlu, hatta Türkiye’nin kontrolünde bir hükümet kurulacaktı. Belki de Hatay’ın Türkiye’ye katılması gibi bir referandumla Suriye Türkiye’ye katılacaktı. Tıpkı Putin’in Kırım’ı ilhak etmesi gibi.

Sonra Barzani’nin Kuzey Irak’ı ile anlaşılacak. Böylece, Küresel Emperyalistlerin oyunları ile elimizden alınmış olan Musul ve Kerkük yüzyıl sonra barış yoluyla, “Misak-ı Milli”ye uygun olarak, yeniden Anavatan’a, Türkiye’ye katılacaktı.

Böylece Güneydoğu problemi, dolayısıyla terör sorunu da gayet tabii olarak, kendiliğinden sona erecekti. Ve artık kimse Türkiye’nin bölünmesinden söz edemeyecekti.

Nitekim, 1966’dan bu yana hiçbir iktidarın yasalaştırmaya cesaret edemediği, aslında birer “İhanet Yasası” olan “İkiz Yasalar”(4867 ve 4868 sayılı kanunlar) Ak Parti Hükümeti tarafından çıkarıldı.

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Çünkü Küresel Emperyalistlerle, Irkçı Siyonistlerin yüzyıl önce hazırladıkları “Büyük Ortadoğu Projesi” yani Büyük İsrail Devleti’ni kurma projesi mükemmel bir biçimde işliyordu. Hatta Türkiye’yi de bölecek olan bu projenin Eş Başkanlığı Türkiye’nin Başbakanı’na verilmişti. Gelinen noktada sonuç ortadadır.

Geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki,

1- On beş günde gidecek olan Esad, aradan altı yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ yerinde duruyor. Hiçte gideceğe benzemiyor.

2- Şam Camiinde namaz kılmak şöyle dursun, Sur Camii’nde bile namaz kılamaz hale gelmişiz.

3- Rusya, tarihte ilk defa, Güneyimize, Suriye’ye gelip yerleşmiş,

4- Suriye’de altı yüz bin insan hayatını kaybetmiş, On binlercesi Akdeniz’in, Ege’nin soğuk sularında can vermiş, on iki milyon Suriyeli yerinden yurdundan olmuş, üç milyon Suriyeli Türkiye’ye sığınmış, Türkiye bir mülteci kampına dönüşmüş, Batı’nın da Sınır Bekçisi haline gelmiştir.

Şimdi Türkiye’mde Suriyeli mültecilere “Türk Vatandaşlığı”nın verilip verilmemesi tartışılıyor. Hepinizin bildiği gibi tartışmayı başlatan Ak Parti iktidarıdır.

Hemen belirtelim ki, Ak Parti beş sebepten dolayı Suriyeli mültecilere vatandaşlık hakkı vermek isteyecektir.

1- Ak Parti iktidarı, kendi vicdanlarını kısmen de olsa rahatlatmak için Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı verilmesini gerekli görebilir. Çünkü bu insanların mülteci durumuna düşmelerinde Ak Parti iktidarının çok büyük vebali vardır.

2- Ak Parti iktidarı, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alınmalarını ekonomik bakımdan zorunlu görebilir. Çünkü Türkiye, sayıları üç milyonu bulan bu insanlara, ya karşılıksız olarak “aş” verecek, onları bedava doyurup giydirecek, barındıracak veya “iş” verecektir. İş vermede en kestirme yol, bu insanların Türk vatandaşlığına alınmalarıdır.

3- Ak Parti iktidarı, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alınmalarını “sosyal” bakımından şart görebilir. Çünkü bu insanların hiç değilse çok önemli bir bölümünün Suriye’ye dönmeleri gibi bir ihtimal gözükmüyor. “Şu halde bu insanların Türk toplumuyla bir an önce kaynaşması lazım.”

4- Ak Parti, gayet iyi biliyor ki ekonomik sıkıntılar ve bilhassa şehit cenazeleri seçmen tabanında kaymalara sebep olmaktadır. Bu yüzden Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alınmaları, Ak Parti için blok seçmen anlamına gelebilir.

5- Ak Parti, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alınmalarını “Yeni Dış Politikaları”nın bir gereği olarak görebilirler.

Bilindiği gibi Ak Parti’nin Yeni Dış Politikası “Düşmanların sayısını azaltmayı, dostlarının sayısını ise artırmayı” amaçlamaktadır.

Bu bağlamda, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşlığına alınmaları şüphesiz ki, Batı ülkelerini memnun edecektir.

Saadet Partisi, mülteciler sorununun çözümü için bu yolların hiçbirini gerçekçi bulmamaktadır.

Saadet Partisi’ne göre gerçek ve doğru çözüm, mültecilere vatandaşlık vermeden önce ve her şeyden evvel Suriye’nin toprak bütünlüğünü temin etmek gerekir.

Unutmamak lazım ki Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü Suriye’nin toprak bütünlüğüne bağlıdır.

Yine asla unutmamak gerekir ki Ortadoğu bir apartmana benzer. Apartmanın bir dairesindeki yangın diğer daireleri de etkiler. Hatta tehdit eder.

İkinci olarak, Suriye’de barış ortamını sağlamak gerekir.

Ancak üçüncü aşamada, Suriyeli mültecilerin can ve mal emniyeti içinde, kendi özgür iradeleriyle, kendi ülkelerine dönmelerini sağlamak gerekir.

Kısacası, çözüm yolu barıştan geçer.

Biz, Saadet Partisi olarak,

- Suriye ile,

- Irak ile,

- Libya ile,

- Mısır ile

Türkiye’nin barışması konusunda arabuluculuk yapabileceğimizi aziz milletimize tarihi bir görev olarak bildirmek isterim.

YORUMLAR

  • 0 Yorum