Doç.Dr.Necmettin ÇALIŞKAN

Doç.Dr.Necmettin ÇALIŞKAN


YÜREĞİNİN SESİNİ DİNLE?

23 Ekim 2015 - 06:56

Saadet Partimiz bu ülkenin tarihini, kültürünü öz benliğini, inancını ve bin yıllık geçmişini temsil eden bir partidir. Bu manevi ağırlık ve birikimin ne kadar önemli olduğunu son zamanlarda daha bariz şekilde görüyoruz.


Son birkaç yıl içinde yaşanan bazı önemli olaylarda tüm karşı çıkışlara rağmen, akıntıya kürek sallayarak tek başına dimdik hak bildiğini söylemekten geri durmayarak pek çok olayda ferasetli bakış açısıyla ortaya konan öngörüler doğru çıktı. 
Örnek mi, bir “Arap baharı”… Pek çok İslam dünyasında peş peşe gelen ayaklanmalarla, “yıllarca hüküm süren işbirlikçi diktatörler gidiyor yerine halk iradesi hâkim oluyor!” zannıyla herkes Arap baharını sahiplendi.


O günlerde yurt dışındaki ilişki içinde olduğumuz Müslüman ülkelerdeki kardeşlerimiz de dâhil pek çok kimse bu havaya kendini kaptırmıştı.
Buna rağmen rahmetli Erbakan Hocamız “bu olaylar Siyonizm’in kadro değişimidir” dedi. Gerçekten -belki bir iki istisna hariç- o ülkelerin tamamı perişan. Hepsinde de “bahar” öncesi dönemden daha kötü günler yaşanıyor. 
Saadet Partisi haklı çıktı.
                                           
Ergenekon operasyonları yapıldığı zaman “darbeciler hapse atılıyor, apoletlilerden hesap soruluyor” naralarıyla herkes operasyonları ve tutuklamaları destekledi.
İktidar taraftarları 28 Şubat’ın intikamı alınıyor sandı. Karşıtları ise, eğer biz bu operasyonlara ses çıkartırsak darbeci olarak yaftalanacağız diye korktu ve sustu. 
Yalnızca saadet partililer (YİK Başkanımız Asiltürk Ağabeyimiz) “bu, ordunun içindeki Amerikan karşıtlarının tasfiyesidir” dedi. Bugün “pardon ordumuza kumpas kurulmuş” diyerek günü kurtarmaya çalıştılar.


 Saadet Partisi haklı çıktı.


  “Çözüm Süreci” konusunda da, bunun içeriği nedir bir anlayalım diye kimse söylemeye cesaret edemedi. Rahmetli Erbakan Hocanın samimiyetle üzerine gittiği siyasi hayatına mal olan Doğu konusunda nasıl kâr ederim anlayışıyla hareket ettiler. Çünkü bunu soran ve karşı çıkan herkes düşman ve savaş heveslisi kabul edildi. Yalnızca Saadet Partililer sorgulayabildi.
Bugün ilk başlangıcından daha geri noktadayız. On yıl önce girilebilen, kontrol altındaki pek çok yerleşim yerinde bugün “yönetim erki” yok.
Geçtiğimiz hafta doğu illerine yaptığım seyahat neticesinde gözlemim şu oldu. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde askeri yığınak yapılarak kontrol noktası oluşturulmuş, böylece sınır çizmiş,  yani Viranşehir’in ötesinde devlet kontrolü yok.
“Paralel Yapı”; esasen iktidar ile Gülen grubu arasında yaşanan çatışma da bundan çok farklı değil. BOP çerçevesinde siyasi ayağını iktidarın, dini ayağını da bu grubun üstlendiği bir konsorsiyum kurulmuştu. İş bitti ortaklık dağıldı. 
Çıkan kavgada “dünkü davranışınız da yanlıştı bugünkü de.  Kininiz adaletinizin önüne geçmesin” deyince paralel(!) ilan ettiler.
                                            
Özetle ülkemizde köklü, yerli ve milli çözüme ihtiyaç var. Bugün AKP iktidardan ayırılıp, CHP iktidara gelse ekonomik politikalarda ne değişecek? Faizci-kapitalist ekonomik düzen aynen devam etmeyecek mi? 


HDP iktidara gelse, Türkiye’nin dış politikasında ne değişecek? Yine Amerikancı,  Avrupacı politikalar sürmeyecek mi? 
MHP iktidara gelse, Milli Eğitim müfredatında ne değişecek? Yine materyalist, batıcı eğitim sistemi devam etmeyecek mi?
Hangisi gelirse gelsin, toplumsal düzen bozulacak, neslimiz tahrip olacak. İğrenç diziler, devlet destekli kumar oyunları milli piyango, iddia, toto ve içki üretimi aynen devam edecek. 
Saadet Partisi dışında iktidar değişimi, okullara atanacak müdürlerle, ihale alan müteahhitlerin değişiminden ibaret olacak.


 Saadet bu birikimi ve geleceğe ışık tutan yönüyle mutlaka Meclis’te olmalı. Ülkenin geleceği açısından bugün yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlara karşı dik duracak Saadet Partisine ihtiyaç var. 


Umuyorum ki 1 Kasım’da halkımız vicdanıyla hareket ederek yüreğinin sesini dinleyecek ve Saadet’e destek vermesi gerektiği duyacak.

YORUMLAR

  • 0 Yorum