Buğdayın başına gelenler...

Buğdayın başına gelenler... O kadar besin grubu içerisinde, genleri ile en çok oynanan besin buğdaydır. Temel tüketim ürünü olması sebebiyle, daha çok ürün elde etmek için genleri ile oynandı ve gıda olmaktan çıkıp insanoğlu için bir bela haline geldi. Eti her öğünde yiyemezsiniz, peyniri her öğünde yiyemezsiniz fakat ekmeği her öğünde yiyebilirsiniz. Eskiden 1000 adet buğday tanesi 24 gram gelirken şimdi, 1000 adet buğday tanesi 48 gram gelmekte...

Daha da durmuyorlar bunu nasıl 60 grama çıkarırız diye laboratuvarlarda çalışıp duruyorlar. Vücudumuz bu buğdaylardan yapılan; ekmek, unlu mamülleri, bulgur , çiğ köfte, hamur işlerini yediğimiz zaman, tanımlayamıyor ve yabancı toksik bir madde, şeker olarak görüyor. Bu da bizde tedavisi mümkün olmayan veya zor tedavi edilebilen hastalıkların meydana gelmesine sebep oluyor. Bazı kanser türlerinin artışındaki sebebi bu tür besinlere bağlayabiliriz. Buğday nesli bozulmuştur, buğday ve buğdaydan üretilen besinleri tüketmeyelim.

Ekmek yerine her öğünde iki adet ceviz içi yiyelim. Peki hocam hiç mi ekmek yemeyelim ? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette yiyebilirsiniz. 10 000 sene önceki halini koruyan, siyez cinsi bir buğdayımız var ve protein miktarı etten daha fazla % 25 civarında. Bu buğdaydan yapılan un, ekmek, bulgur pilavını rahatlıkla yiyebilirsiniz. Kastamonu yöremizde tarımı yapılmaktadır. İnternetten de araştırıp sipariş verebiliyorsunuz.

Biz bitkilerimize, tohumlarımıza sahip çıkamıyoruz. Değerini bilmiyoruz. Bu dan dolayıdır ki, bu kadar çok ilaç fabrikası daha çok ilaç üretip sağlığımızı bozuyor. laboratuvarlarda genleri ile oynadıkları tohumlarla ürettikleri gıdalar ile bizi hasta edip, bizi zihin kontrolü dediğimiz yöntemlerle kontrol altında tutuyorlar.

Kısırlık niye arttı ? kanser niye arttı ? diabet niye arttı ? balık hafizalı bir toplum haline nasıl geldik ?. gelin Kur'an-ı Kerim’deki helal ve haram ayetlerini yeniden okuyup anlayalım. Rabbimizin bize verdiği raçete ile yaşamaya başlayalım. Hem kendimizi hemde neslimizi koruyalım. Selam ve dua ile..

Dr. İsmail Soner SEKMAN