Ayşegül AKDENİZ

Ayşegül AKDENİZ


Kadir Şeker Hadisesinin Düşündürdükleri

19 Ekim 2020 - 14:02

   Kadir Şeker Hadisesinin Düşündürdükleri        
   
   Kadir Şeker'in 12.5 yıl ceza almasının ardından yapılan yorumları ve konuyla ilgili yazıları takip ediyordum birkaç gündür. Meselenin hukukî boyutuyla ilgili, hadisenin yaşandığı Şubat ayından beri farklı yorumlar yapıldı. Hukukçuların bazıları ortada bir cinayet var, dolayısıyla ceza almalı derken, bazıları mağdur bir kadına yardım etme niyeti ve meşru müdafaa sebebiyle ceza almaması gerektiğini savundu. Ama ne yazık ki kamuoyunun ve kadın kuruluşlarının desteğine rağmen 12.5 yıl ceza aldı Kadir.     
   Bu kararla Kadir'i iyi niyetinden ve cesaretinden dolayı takdir eden herkesin vicdanı kanadı.     
   Meseleyi hem hukukî, hem de sosyolojik açıdan değerlendiren vicdan sahibi herkes hüzünlü ve huzursuz. Kimi tecavüz suçundan yargılanan bazı şahısları örnek göstererek bu adî suçları işleyenler bile tutuksuz yargılanırken Kadir'e verilen cezaya isyan etti, kimi köşesinde örnekler vererek hukuk sisteminin çarpıklığına dikkat çekti.     
   Kadir'e verilen ceza ile açıkça ortaya çıktı ki, bu ülkede adalete olan güven zaten azken ne yazık ki bu kararla iyice sarsıldı.    
   Bir diğer husus da şu: Artık insanlar yardıma ihtiyacı olan birine yardım eli uzatmaktan korkar oldu. Sosyal medyada hadisenin yaşandığı Şubat ayında, konuyla ilgili yapılan bir paylaşımın altındaki yorum çok çarpıcıydı: 'Şayet bu genç 1 gün bile ceza alırsa, sokak ortasında bir kadını dilim dilim doğranırken görsem çeker giderim. Eminim tüm Türkiye aynı şeyi düşünür.'   
    İşte bu kararın insanlara verdiği mesaj: Aman mağdur olduğunu düşündüğünüz kimseye yardım etmeyin. Kavgayı ayırmaya kalkmayın. Başınız belaya girebilir.     
   Muhtemelen artık anneler çocuklarına böyle tenbihte bulunacaklar. Oysa Emine Bulut hadisesinde toplumun duyarsızlığından veryansın etmiyor muyduk?        
                                         * * *    
   T.C.K. nefsi müdafaayı 2 koşula bağlamış: 1- Haksız saldırı.  2- Savunma zorunlu, eş zamanlı ve orantılı olmalı.     
   Meşru müdafaa, suçu hukuka uygun hâle getirir ve bu durumda ceza verilmez.     
   Kadir'in savunmasından öğreniyoruz ki, ilk saldırıyı başlatan Özgür Duran olmuş. Kadir'in kaçmak istemesine rağmen arkasından giderek hem vurmuş, hem hakaret ve küfür ederek tahrik etmiş, hem de bunlarla kalmayıp boğazını sıkmış, nefessiz kalmasına sebep olmuş. Kadir de belki korkup da bırakır ümidiyle bıçağını çıkarmış; fakat o arbede esnasında tek bıçak darbesiyle ölmüş Özgür Duran. Yani ortada haksız bir saldırı var. Savunma zorunlu, eş zamanlı ve orantılı. Zira Kadir, can havliyle bıçağını çıkararak kendisini savunmasa belki de o boğularak ölmüş olacaktı. (Bıçağı da yanında belki lazım olur diye, belki de muhtemel bir saldırı için taşıyordu. Kimbilir?..)     
   Ayrıca psikolojik açıdan baktığımızda, boğazı sıkılan ve ölüm tehlikesi yaşayan birinin o anda kendisini savunmak isterken elinden bir kaza çıkabileceğini düşünebilmesi mümkün değil. Zira korku ve panik durumu sağlıklı düşünmeyi engeller. O anda kendisini korumak için ne gerekiyorsa onu yapar.    
    Gönül isterdi ki keşke bıçak taşımak yerine Uzakdoğu sporlarını öğrenseydi ve saldırganı döverek etkisiz hâle getirseydi. Ama o da nereden bilecekti hadisenin bu raddeye geleceğini...    
   Burada insanın aklına pek çok soru üşüşüyor:   
   Kasten adam öldürme ithamıyla 12.5 yıl verildi Kadir'e. Oysa meşru müdafaa esnasında, kazayla kastı aşan öldürme fiili meydana geldiği ortada. O halde bir saldırgan (bu bir hırsız veya tecavüzcü de olabilir) boğazına yapışıp boğmak istediğinde, meşru müdafaa durumunda kalan kişi suçlu bulunup hapis cezası almaması için ne yapmalı? Saldırganın kendisini öldürmesine razı mı olmalı? 'Ben hukuk sistemine ve adalete güvenmiyorum. Hapse girmektense ölmek daha iyi' diye düşünüp ölümü mü tercih etmeli?     
   Ayrıca Ayşe Dırla'nın 'Sevgilimin 19 ayrı suçtan kaydı olması onu kötü biri yapmaz' ifadesinden, maktulun 'kasten yaralama', 'hırsızlık' ,'yağma' ve 'uyuşturucu ticareti' suçlarının faili olduğunu öğreniyoruz.     
   Kadir'in, mağdur olduğunu düşündüğü bir kadına yardım etmek isterken maktulun saldırısıyla  kendisini bir kavganın içinde bulduğu ve nefsini müdafaa ederken kazayla ölüme sebebiyet verdiği çok açık. Buna rağmen 12.5 yıl ceza aldı. Peki maktul Özgür Duran uyuşturucu ticareti yaparak gençlerin hayatlarının kararmasına ve belki de ölümlerine sebebiyet verirken bu işi kasten yaptığı hâlde neden gereken cezayı almadı da salıverildi acaba? Eğer Özgür Duran hakettiği cezayı alsaydı Kadir'in de başını yakmayacaktı. Demek ki bu hukuk sistemi kökten değişmeli, asıl suçlular gereken cezayı almalı ki toplumun ve tertemiz gençlerin başına bela olmasınlar. (Tecavüz edildikten sonra hunharca katledilen Emani'nin katilinin de daha önce engelli bir kıza tecavüzden yargılanan ve kısa süre içinde salıverilen bir sapık olduğu ortaya çıkmıştı. Oysa eğer gereken cezayı almış olsaydı, tüm Türkiye'yi yasa ve utanca boğan o iğrenç ve elîm hadise de meydana gelmeyecekti.)    
                                            * * *
   Keşke 3 çocuğunu terkederek Özgür Duran'la yaşamayı tercih eden Ayşe Dırla ismindeki kadın, 'Kör ölür, badem gözlü olur' hesabı ikide bir ifade değiştirmek yerine 'Hoştur bana senden gelen' diyerek iyi biri olduğunu iddia ettiği sevgilisiyle yaptığı kavgasını -darp edilmeyi de, öldürülmeyi de göze alarak- evinde devam ettirip dışarı çıkmasaydı da Kadir'in başına bela olmasaydılar. Kadir'e çok yazık oldu.        
                                           * * *    
   Bu hadise, akla Hz. Musa'nın bir kavgayı ayırmak isterken tek yumrukla birinin ölümüne sebebiyet vermesi hadisesini getiriyor. Kur'an'da bu hadiseden bahsederken, Rabbimiz Musa (A. S.)'ı kınamıyor. (20/40-28/15) Demek ki kötü niyet ve kasıt olmadan kazayla, hataen meydana gelen bir cinayetin hükmü farklı oluyor.     
   Kur'an'da, hataen öldürülen bir kişinin ailesine diyet ödenmesi gerektiği beyan ediliyor. (4/92)    
   Gönül isterdi ki, İslam hukukunda olduğu gibi, bu hadisede diyet ödenerek maktulun ailesinin şikayetçi olmaması sağlansaydı ve doktor olarak insanlığa hizmet etmek isteyen güzel yürekli Kadir hürriyetine kavuşarak eğitimine devam etseydi... 

[email protected] 

(Eğitimci-Yazar / Sosyolog ve Aile Danışmanı)